Booklet


FINDING SUSTAINLAND

Organizer : AEGEE-Ankara
Languages : English
Places : 40
Lodging : Youth hostels, Camping(2 days), Student dorms
Provided meals : Continental breakfast, Lunch or Dinner
Needed : sleeping bag, swimsuit, sport shoes, (a leaf from your country)
Date: 17 - 31 Aug 2009
Topic: Sustainability, Sustainable Living and Environmental Conciousness
Event Fee: 140 €
Optional Fee: 30 €
Optional Part: Boat trip
Alternative: Enjoy the Aegean Sea and relax...
Payment: 50% in advance, or copy of the travelling ticket
Needed: sleeping bag, swimsuit, sport shoes, (a leaf from your country)
Email: fsustainland@aegee-ankara.org & su2009ankara@gmail.com
University Support: yes

Special SU Green theme


We have a dream...A green dream! Which is about?
*giving a chance to nature to renew itself
*reducing our limitless consumption, reusing disfavoured stuffs, and recycling
*resuming the notion of intergenerational solidarity
*internalizing what we learn about nature while we breath it
*neither worshipping nor enslaving the nature

And we believe while there is life, there is also hope to create these desired future days. If you want to be a part of that dream why don’t you come and be our companions on the way to find the “SUSTAINLAND”?...
Our journey starts in Ankara-the capital city of Turkey. What is waiting for you in here? A brief snapshot on “sustainability” through seminaries, panels by experts and a lot of enjoyable workshops; particular emphasis on the notion of 3Rs: Reduce, Reuse, and Recycle in our trainings. We will see theoretical and practical side of the issue with the creative games. So, be ready to be an active learner and teacher in Ankara...and don’t worry, we will definitely have enough time for fun
Then our journey to the sustainland continues around Mountain Ida, in mythology where Zeus as born, where Homeros referred as “thousand-spring Ida”, where the first beauty contest took place and Hera, Athena, and Aphrodite were complementing the magnificent Ida with their beauties. Mountain Ida, the second oxygen intensive region after the Alps(?),will be waiting us
*to see the all colours of untouched nature
*to feel the fresh cold spring water
*to breath the intoxicated air
*to join the permaculture activities in eco- villages
*to understand how sustainable nomadic “Yörük Turcoman” live on the plateaus of Mountain Ida
*to enjoy being part of the “imece” (working together)
*to walk without stepping on the endemic flora of Mountain Ida
*to listen and feel the story of “Sarıkız “(the local myth) in the fests
*to enjoy the Aegean Sea,
*to taste the authentic Turkish food, and at the end,
*to learn to be the part of nature and to embrace it with care...
Ideal participant : Open to learn, open to share, open to participate, ready for 3Rs and of course ready to enjoy 7/24 without getting tired...

Mountain Ida hides the very antic stories of mankind in its corners. We are going there to give an ear to hear what we should do to pay our ecological debt to nature which has been so generous to us throughout the millennia. We are going there to promise Mountain Ida that our children will be coming to hear the stories like we did. We will find the sustainland in our minds first and realize it in our lives.

For different languages please click:




View Larger Map

Our event location on the google map

2009/01/02

Balkonda...

Evimizin balkonundan sanki bir sanat filmi setini izlemekteyim. Radyo’da “İmparator Konçertosu”, 1800 lerin Viyana’sı Fransız işgali altındayken bestelemiş Beethoven. Tokat’ta, Reşadiye’de alt katını ineklerimizle paylaştığımız evimizin balkonunda...serinletici bir Eylül rüzgarı. Kalkınıp, “ihtiyaçları” ını karşılamayı hayal edip İstanbul’a, Ankara’ya sığınan ekonomik mülteciler terk edeli köyü hayli olmuş. Bisikletli, sarışın komşu çocuğu geçiyor kavak ağaçlarının gölgelediği yoldan. Sonra başka iki çocuk geliyor almaya babaannemin verdiği kırmızı elmaları. Gökyüzünde huzurlu bir mavilik...Ramazan’ın 6. günü...bir Müslüman mahallesi. Yeni aldıkları traktörün kornasını hiç susturmuyor üst komşunun ergenliğin doruğunda, heyecanlı çocuğu. Sonra bilmem Urfa’dan, bilmem Hatay’dan ya da daha başka yerlerden Arap “çerçiciler” beliriyor. Bozuk Türkçe aksanlarıyla “tave, tencere, helal” diye sesleniyorlar mutfaklarındaki köy kadınlarına. Kapı gıcırtıları, yaprak hışırtıları, buğday, mısır, kuşburnu sergileri, balkonlarda asılı sıralı yeşil biberler, terasta son ürününü veren saksı domateslerimiz ve babaannem, ilham kaynağım; 88lik yaşına aldırmaksızın “emek” diyor yine, “işleyen demir paslanmaz” timsali, otururken ben balkonda, o buğday seriyor karşımda. Konçerto dingin bir evresinde, ve bir horoz sesi duyuyorum, ekleniyor bir başkasınınki ona...ve ben neler düşünüyor, neler düşlüyorum bu küçük, çok küçük balkondan: Nasıl kurtarmalı dünyayı? Ya da, kurtarmaya yeltenmeli mi, yoksa baştan kabul mü etmeli mümkün olmadığını? Rusya-Gürcistan çatışması Rusya-ABD çatışmasını ve enerjisiz kutuplaşmanın olamayacağını anlayan AB bocalamasını getiriyor. İran savaşın ne zaman başlayacağını hesaplıyor ve nükleer silahlanma devam ediyor. 25 Eylül 2008, BM New York’da toplanıyor, 2015 ‘e kadar makul bir ilerleme öngörülmüş “Milenyum Kalkınma Hedefleri”nin akıbetini görüşmek üzere. MKH hikayesi esasında tam bir masal tekerlemesi: az gidilmiş, uz gidilmiş, dere tepe düz gidilmiş, bir de bakılmış ki bir arpa boyu yol alınmış. Ne gıda güvenliği sorunu çözülmüş, ne yükselen yoksulluk.....Orta Asya enerji kaynaklarıyla yeni bir scramble’ın (kapışma) nesnesi olurken, Kıbrıs’ta birleşme müzakereleri yine power politics gölgesinde ilerlemekte. Bir de Ermenistan maçı var tabii, Soykırım Anıtı da ziyaret edilmeliymiş Ermeni Diasporası’nın talepleri üzre. Tabii bunlar yakın çevrenin güvenlik sorunları, oysa 192 bayrağın tanındığı ulusal devletler dünyası mevcut status quo ile yaşamını sürdüremeyeceğinin bilincinde yeni bir yapılanmanın eşiğindeyken yükselen sivil toplum hareketleriyle, uluslarüstü birlikler ve rejimlerle; 2. Soğuk Savaş dillendirilmekte kadim adlandırmayla “Batı” medyasında. Ve konçerto bitiyor...düşünceler düşüncelere ekleniyor...Farkında olmanın ağırlığı omuzlarımda, nefes aldığım anın tadını çıkarmaya karar veriyor ve kulak veriyorum sokaktan gelen sese, ve şanslı buluyorum kendimi henüz kirlenmemiş bir gök, hala ürün veren tarlalar ve tükenmemiş bir ormanın çevrelediği bu küçük köyden aldığım için köklerimi...Kaçmak istediğimde postmodern kargaşadan, hep kapısı açık olacak beyaz pencereli, kırmızı çatılı evimizin. Süper kahraman pelerinimi çıkardığımda, ortaya çıkan sevgi, huzur, tazelik ve doğayı ve dolayısıyla doğasını arayan insan benliğim, biliyorum dönecek köyüne.Ahh...21. yüzyıl biz mi seni bedbaht ettik, sen bizi?! Yine de güzel balkonda geçirilmiş dingin bir kaç saat...

Nuran Torun
Eylül-2008

0 comments:

Latest Posts

Recent Comments



OUR PROMOTION VIDEO

What's sustainability?

  ©

Back to TOP